CHP’li Erkek: “Cumhuriyet tarihinin en sorumsuz İçişleri Bakanıyla karşı karşıyayız”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef alarak, “En büyük sorunlarımızdan biri de tabii ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Bir İçişleri Bakanında hukuk bilinci olmayınca maalesef işte sonuç, tablo ortada. Cumhuriyet tarihinin en sorumsuz, en basiretsiz İçişleri Bakanıyla karşı karşıyayız” dedi.
Partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenleyen CHP’li Erkek’in açıklamaları şu şekilde:
“Değerli basın mensupları, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, dünya siyasi tarihinin en önemli eylemlerinden biri olan Adalet Yürüyüşünü niçin gerçekleştirdi? Çünkü 85 milyon adalete susadı. Çünkü adalet olmadan hiçbir şeyi sağlayamazsınız. Bağımsızlığı, geleceği, mutluluğu, eşitliği, her alanda adaleti yok ettiler. Devletin de temeli adalettir. Devletin dini adalettir. Devletin temelini çürüttüler, devleti çürüttüler. Ve adaletin olmadığı yerde aş, iş, ekmek de olmuyor. Bugün 5 kişilik bir aile sabah, öğle, akşam yalnızca ekmek, peynir, zeytin yese asgari ücret. Yoksulluğu, işsizliği büyüttüler. Çünkü gelir dağılımında da adalet yok. Demokratik hukuk devletinden, adaletten uzaklaştıkça 85 milyon freni patlamış kamyon gibi uçuruma sürükleniyor. Buna hep birlikte dur diyeceğiz. Demokratik hukuk devletinden, adaletten uzaklaştıkça mafya organizasyonlarına yakınlaştılar. Adaleti ve devleti çürüttüler. Demokrasiyi de çürüttüler. Yerel demokrasiyi de çürüttüler. Demokrasi, seçmen iradesi hukuk tanımadan belediyelerimize saldırıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyemizde yaşananlar, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’un iki kez seçilmiş Belediye Başkanının verdiği haysiyet mücadelesi. Bir haysiyet davasını kararlılıkla hep birlikte yürütüyoruz. En büyük sorunlarımızdan biri de tabii ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Bir İçişleri Bakanında hukuk bilinci olmayınca maalesef işte sonuç, tablo ortada. Adli sicil kaydı temiz insanları dahi masumiyet karinesini yok sayarak lekeleyebiliyor. 557 terörist var demişti İstanbul Büyükşehir Belediyesinde. 557 terörist varmış. Sonra 1668 teröriste çıkarttı. Enflasyon oranında arttırıyor. 8 tane terör örgütünün adını saydı, terör örgütlerinin propagandasını yapıyor. Cumhuriyet tarihinin en sorumsuz, en basiretsiz bir İçişleri Bakanıyla karşı karşıyayız.
“SARAYIN DUVARLARI ARASINDA KORKU ÇOK BÜYÜK”
Hatırlayın yerel seçimlere dönelim 31 Mart – 23 Haziran dönemine. Yine aynı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu o zaman ne demişti? 700 sandık başkanının birinci derece ve ikinci derece yakınları terörle FETÖ’yle iltisaklı demişti. 700 tane sandık başkanını lekeledi. İstanbul’daki İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten hakimleri suçladılar. Sandık başkanları hakkında davalar açtılar. O davaların hepsi beraatla sonuçlandı. Hakimler hakkında soruşturmalar açtılar, baskılar kurdular. Hepsi takipsizlikle sonuçlandı. Ama hiç utanmadılar, hiç sıkılmadılar. Ve aynı şeyi bugünde maalesef yapmaya devam ediyorlar. Bizim anayasamızda ne yazıyor? Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan hiç kimseye suçlu diyemezsiniz. Ama saray iktidarı ve İçişleri Bakanına bakın herkesi suçlayabiliyorlar, lekeleyebiliyorlar, adli sicil kaydı temiz insanları terörle iltisaklandırabiliyorlar ve hiç utanmıyorlar. Ve aynı hataları yapmaya devam ediyorlar. Seçmenin iradesine saygı duymuyorlar, yerel demokrasiye saygı duymuyorlar. Ve her gün yeni bir soruşturma açılıyor İstanbul’da. Her gün yeni bir soruşturma. Terör soruşturması tutmadı şimdi Fatih Sultan Mehmet tablosuyla ilgili soruşturma başlattılar. O da yetmedi Adalar’daki faytonlar, atlarla ilgili soruşturmalar açıldı. Her gün bir müfettiş ordusu görev yapıyor İstanbul Büyükşehir Belediyesinde. Neden? Çünkü çok korkuyorlar. Sarayın duvarları arasında korku çok büyük. Çünkü İstanbul’u kazandık, Türkiye’yi de ilk seçimde kazanacağız. 85 milyon kazanacak. Türkiye rahat bir nefes alacak.
"FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI OLANLARIN FEZLEKELERİ NEREDE?"
Yetmiyor, bu saldırılar yetmiyor her alanda saldırıyorlar. Tüm muhalefete, basına, sivil topluma. İşte bugün TBMM’de iki milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmak için toplanıyorlar. İşte AKP, MHP birlikte toplansınlar istedikleri kararı versinler. Mecliste bekleyen 1700 fezlekenin içinden iki fezlekeyi çektiler İYİ Parti milletvekili Lütfü Türkkan ve Mersin milletvekilimiz Ali Mahir Başarır’ın dokunulmazlık dosyaları. İki fezlekeyi çekiyorlar 1700 fezleke içerisinden. İşti bu korkunun tezahürü. Peki devleti soyanların, devletin hazinesini soyanların fezlekeleri nerede? FETÖ’nün siyasi ayağı olanların fezlekeleri nerede? Kendi bakanlığına ailesinin şirketinden mal satanların fezlekeleri nerede? İhalelere fesat karıştıranların, ihalelerden komisyon alanların fezlekeleri nerede? Yolsuzluk yapanların fezlekeleri nerede? Ama her zaman söylediğimiz gibi hangi fezlekeleri getirirseniz getirin, hangi soruşturmaları açarsanız açın, hangi davaları açarsanız açın hiçbirimize bir milim dahi geri adım attıramayacaksınız. Çünkü bu mücadele demokrasi mücadelesi. Bu dava haysiyet davası. Bu mücadele adalet mücadelesi. Ve hiç kimsenin endişesi olmasın ilk seçimde iktidar olacağız. Altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Ve büyük bir değişim başlayacak. Yeni bir siyaset kültürü, yeni bir yönetim anlayışı gelecek. Meclisin ve yargının üzerindeki ağır vesayete de son vereceğiz. Güzel memleketimize, bu bereketli topraklara adaleti ya getireceğiz, ya getireceğiz.”
“BÜTÜN ÖNEMLİ KARARLAR İSTİŞAREYLE ALINACAK”
CHP’li Erkek basın toplantısının soru-cevap kısmında kendisine yöneltilen, “Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, iktidar olma halinde altılı masa liderlerinin imza yetkisi olacağını söyledi. İYİ Partiden de bu duruma sıcak bakılmadığı yönünde mesajlar geldi. Bu altılı masada konuşuldu mu? İmza yetkisine CHP nasıl bakıyor?” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi:
“30 Ocak’ta altı Genel Başkan, altı lider Türkiye’yle yol haritasını ve hükümet programını paylaşacak. Ama şunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Bir karar vermek zorundayız. Tek kişinin iradesi mi, ortak akıl mı? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi mi, güçlendirilmiş parlamenter sistem mi? Keyfilik mi, hukuk mu, adalet mi? Demokrasi bir uzlaşmadır. Evet seçilecek olan Cumhurbaşkanı altılı masanın ortak adayı, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak ve Türkiye’yi yönetecek. Ama böyle yönetmeyecek. Demokrasi uzlaşmadır. Bütün önemli kararlar istişareyle alınacak. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü gelecek. Meclisin, yargının, basının, sivil toplumun üzerindeki ağır vesayet kalkacak. Gücü bir kişiye verdiğinizde işte sonuç ortada, tablo ortada. Biz ne istiyoruz? Güçlü kadrolar, güçlü kurumlar ve güçlü kurallar. Bir kişinin istediği her şey olsun mu, yoksa kolektif çalışma mı? Türkiye önümüzdeki ilk seçimde çok önemli bir karar verecek. Önümüzdeki ilk seçim aynı zamanda referandum niteliğinde de bir seçim olacak. Bu sistem devam mı etsin, bu sistem değişsin mi? Biz değiştireceğiz.”
Yorum Yazın