Biraz utanmanız olsun!
Dünyada Türkiye kadar hiçbir ülke yoktur ki, üzerinden neredeyse 100 yıl geçmesine rağmen kurucusu ve kurtarıcısına karşı kin ve nefretini kusa kusa bitiremeyenlerle dolu olsun.
Kaldı ki bu insanlar, toplumca kabul görmüş saygın konumlardaki isimler. Kimi siyasetçi, kimi tarihçi, kimi din adamı… Fırsatını her bulduklarında, konu ne olursa olsun mevzuyu bir şekilde Atatürk’e getirmeyi başarıyorlar. Üstelik hiç utanmadan, insanların gözünün içine baka baka yapıyorlar bunu. Ellerinden gelse küresel ısınmaya bağlı yaşanan iklim değişikliğinden de Atatürk’ü sorumlu tutacaklar.
İşte size son örnek… Ayasofya Camii’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı, "Örgün Eğitimle Birlikte Hafızlık Projesi" programında imam Mustafa Demirkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk için, isim vermeden ‘zalim ve kafir’ ifadelerini kullanıyor.
Bakınız ne diyor bu kerameti kendinden menkul imam:
“Bu ve bu gibi mabedler mabet olarak devam edilmesi için inşa edilmiş, hediye edilmiş. Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde bu mabed-i şeriften Ezan-ı Muhammediye ve namaz her şey yasak olarak müze haline çevrildi. Onlardan daha zalim ve kafir kim olabilir... Ya Rabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma...”
Bu kadar art niyetli, bu kadar cahilce, bu kadar tarihten bihaber sözler sarf eden biri için söylenecek çok şey var elbette.
Atatürk önderliğinde, onca yokluğa rağmen, yedi düvele karşı kazanılan Kurtuluş Savaşı başarıyla sonuçlanmasa, bırakın Ayasofya’yı, Anadolu’daki hiçbir camide ezan okunamayacağından dahi habersiz bu pek muhterem imam efendi!
Bugün ülkenin dört bir yanındaki camilerden ezan sesleri yükseliyorsa, vatandaşlar özgürce ibadetlerini icra edebiliyorsa, imamlar cemaatine vaaz verebiliyorsa bunu Atatürk ve silah arkadaşlarıyla, kahraman şehitlerimize borçluyuz.
Kimse Atatürk’ün fikirlerine saygı duymak zorunda değil, sevmek zorunda da değil. Ama iş hakaret boyutuna ulaşırsa bunun adı ifade özgürlüğü değil, art niyet olur.
Türk milletine adeta küllerinden doğan bir ülke ile ‘en büyük eserim’ dediği Cumhuriyeti armağan ve emanet eden, en önemlisi de başkalarının himayesi altında değil, özgürce yaşama imkanı veren, milletçe ortak değerimiz olan Atatürk’e karşı bu kin ve nefretin sebebinin anlamakta açıkçası güçlük çekiyorum.
Üstelik bu kişilerce, ‘Ya Atatürk’ü seveceksiniz ya dindar olacaksınız’ minvalinde hiçbir akıl ve mantıkla bağdaşmamasının yanı sıra milli birlik ve beraberliğimize kast eden tehlikeli bir algı yaratılmaya çalışılıyor.
Bir insan hem Atatürk’ü sevip hem Müslüman olamaz mı Allah aşkına!
Atatürk’ün izinden gidiyorum diye dinsiz, ateist mi oluyorum!
Seviyorum kardeşim, hem Atatürk’ü, hem dinimi, hem peygamberimi seviyorum.
Evladımı da Atatürk’ün izinde yetiştiriyorum. Bundan da gurur duyuyorum.
Çünkü ben ülkemi düşman işgalinden kurtaran, bağımsızlığına kavuşturan, ülkesine dair tek emeli muasır medeniyetler seviyesine yükselmesi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e minnet duyup, ruhuna bir Fatiha okumayı çok görmüyorum.
Sadece ben değil, bu ülkenin milyonlarca insanı bunu yapıyor. Göğsünü gere gere, üstelik hiçbir karşılık beklemeden.
Atatürk sevgisi de menfaatsiz ve karşılıksız sevgi değil midir zaten?
Hepinize sağlıklı günler dilerim…
Yorum Yazın