Doğrusu buysa, öncekilerin suçu neydi?
Diyelim ki ben…
Yarın devlet hastanesine gitsem, başhekimin odasına girip, “Bugün ameliyatlardan birini ben yapmak istiyorum” desem, sizce ne cevap alırdım?
Sayın başhekim kuvvetle muhtemel güvenliği çağırır, “Atın şu deliyi dışarı” derdi.
Çünkü…
Birincisi, ben doktor ya da cerrah değilim.
İkincisi, bu işin eğitimini almadım.
Üçüncüsü, böyle bir işe kalkışmak için aklımdan zorum olması gerekir.
Yukarıdaki satırlarda verdiğim örnek kulağa kaçıkça gelmiş olabilir.
Ancak ülke ekonomisinin olağanüstü hızla, üstüne üstlük, “Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine” mantığıyla içinden çıkılamaz hale getiriliş sürecine bakıldığında böyle bir örneği vermek pek de yanlış sayılmaz.
Neden mi?
Çünkü, ekonomi yönetimi konusunda yetkiyi tek elde tutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ekonomist ya da bu işin uzmanı değil de ondan!
Çünkü, ülke ekonomisini bilimsel veriler ışığında düzlüğe çıkarmak isteyen önceki Hazine ve Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları peynir ekmek gibi görevlerinden alındılar da ondan!
(Sunucunun canlı yayında, “Dolar yükselince endişelenmeli miyiz?” sorusuna, “Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz var mı? Dolarla bir işiniz var mı?” şeklinde cevap vererek sabır sınırlarını zorlayan Berat Albayrak ile görev süresi boyunca ne dediyse tersi çıkan Nureddin Nebati ve Şahap Kavcıoğlu’nu bu isimlerin dışında tutuyorum)
Çünkü, alanında uzman yüzlerce ekonomistin, bilim insanının, profesörün, “Bu yol sizi çıkmaz sokağa götürür” minvalindeki uyarılarına kulak tıkanıp, kerameti kendinden menkul birkaç şakşakçının sözlerine değer verildi de ondan!
Şimdi de neymiş, kamuda tasarruf tedbiriymiş!
Halk özellikle son 3 yıldır hayat pahalılığının altında ezilirken, insanlar evine ekmek götüremezken aklınız neredeydi efendiler? Şimdi mi aklınıza geldi tasarruf etmek?
Kaldı ki tasarruf dediğiniz, devlet dairelerine resmi yazı gönderip, “A4 kağıtlarını arkalı önlü kullanın” demekle, memurlara servis hizmetini iptal etmekle olmaz.
Geçiniz anam babam geçiniz… Cümle alem biliyor tasarruftan kastın “Dostlar alışverişte görsün” misali göstermelik tedbirlerle halkın gazını alma operasyonu olduğunu.
Şimdi hatırlayalım…
Ekonomi yönetiminde onca başarısız denemeden sonra, işin finalinde ne oldu?
Hazine ve Maliye’nin anahtarı eski bakanlardan Mehmet Şimşek’e teslim edildi.
Üstelik seleflerinin aksine kendisine tam yetki verildi.
Şimşek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekonomideki akıl hocalarının tam aksi bir istikamet çizdi. Başarılı da oldu. Türk lirası nisan ve mayısta dolara karşı üst üste iki ay değer kazandı.
Aslında Türk ekonomisine sihirli bir değnekle dokunmadı Mehmet Şimşek.
Kendisinden önce aynı yöntemleri uygulamak isteyen ve sırf Erdoğan’dan farklı düşünüyorlar diye görevden alınan bakanların yolundan gitmesi yetti sadece.
Demek ki…
Neymiş? Makamımız, mevkimiz ne olursa olsun bilmediğimiz konularda ahkam kesmemeliymişiz.
Neymiş? Senci-benci ayrımı yapmayıp işi ehline yani liyakati yüksek olana teslim etmeliymişiz.
Neymiş? Ekonomiyi dini söylemlerle değil, bilimsel parametreler ışığında değerlendirip, yönetmeliymişiz.
Ve en önemlisi de bir inat uğruna halkı fakirleştirmemeliymişiz!
Not: Mayıs ayı enflasyonu bugün yüzde 78 olarak açıklandı. Bakan Şimşek, haziran itibariyle enflasyonun düşüş trendine gireceğini ifade etti. Ne diyelim… Aman, Nebati bakanın dedikleri gibi olmasın da!
Hepinize sağlıklı günler dilerim…
Yorum Yazın