Metin Koç

Metin Koç

Mail: [email protected]

Hayaller köprü, hayatlar feribot

Hayaller köprü, hayatlar feribot

Geçtiğimiz 18-25 Mart tarihleri arasında 1915 Çanakkale Köprüsü’nden boğazın karşı yakasına ücretsiz geçmeyen Çanakkaleli kalmamıştır sanırım. Hatta kavimler göçünü andıran kısa mesafeli yer değişimi bile oldu. Komşu şehirlerde yaşayanlar buraya akın etti. Çanakkaleliler de soluğu çevre kentlerde aldı. Eksik kalmayalım deyip, biz de ailecek geçtik. Denizden yüzlerce metre yükseklikte ihtişamlı bir gerdanlık gibi süzülen köprü ile zaman tasarrufu ve sürüş güvenliğini maksimuma çıkaran geniş bağlantı otoyollarını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hepsi tek kelimeyle muazzam. “Vakit nakittir” atasözünün hakkı verilmiş anlayacağınız. Sağlanan konfor da pastanın üstündeki çilek misali.

Bunca köprü ve otoyol güzellemesinden sonra -ki sonuna kadar hak ediyor- işin bizi ilgilendiren kısmına gelelim. Köprünün maliyeti ve yüklenici firmalara verilen günlük garanti araç geçiş sayısından bahsetmeyeceğim. Bu konular da elbette önemlidir ve farklı perspektifler bağlamında değerlendirilip, tartışılmalıdır. Asıl değinmek istediğim husus, içinde bulunduğumuz zorlu ekonomik koşulların, köprü geçişlerine negatif yöndeki muhtemel etkisinin yadsınamaz boyutta oluşudur.

Bunun örneğine de geride bıraktığımız hafta sonunda tanıklık ettik. 1 haftalık ücretsiz geçiş sürecinde yüzbinlerce aracın geçtiği 1915 Çanakkale Köprüsü, ücretli geçişlerin başladığı hafta sonu tatili için yola çıkanların, sıra boğaz geçişine geldiğinde feribotları tercih etmesi sebebiyle adeta boş kaldı. Çanakkale’de ise köprüdeki sakinliğin aksine İskele Meydanı’nda, kordon boyunda, Demircioğlu Caddesi’nde araç kuyrukları oluştu. GESTAŞ gün boyu boğaz hattında düzenlediği ek seferlerle yoğunluğu azaltmaya çalıştı.

Ortaya çıkan tablonun birinci sebebi elbette köprü ve feribot arasındaki bariz fiyat farkı. Yani vatandaşın konfordan ziyade, cebini öncelikli tutması… Yoksa herkes köprüden geçip, gitmek istediği yere en kısa sürede ulaşmayı ister. Ama bütçesi el vermiyorsa, tercihi de mecburen feribot olacaktır. Şöyle bir örnek verelim… Lapseki’den Gelibolu’ya otomobil ile köprü geçiş ücreti 200 lira. Bu geçiş rotası otoyol kullanımını da kapsadığı için ikisinin ücretini, yani 272,50 lirayı birlikte ödemeniz gerekiyor. Feribot ile Lapseki’den Gelibolu’ya ise 95 liraya geçebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra aynı gün içinde feribotla geri dönecekseniz, dönüş maliyetiniz sadece 12 lira olarak size yansıtılıyor. Ağır tonajlı araçlarda ise köprü ile feribot arasındaki fiyat makası daha da açılıyor. Lapseki’den köprüyü kullanarak Gelibolu’ya geçen ağır tonajlı bir aracın geçiş maliyeti otoyol ücreti ile birlikte maksimum 1181 liraya kadar yükselirken, feribotta ise bu fiyat 580 lira olarak uygulanıyor.

İkinci önemli sebebi ise ülkece içinde bulunduğumuz ve etkisini her geçen gün daha da yakından hissettiğimiz zorlu ekonomik koşullar. Esasen iki yılımızı heba eden, binlerce vatandaşımızın hayatına mal olan küresel salgın sonrası sadece ülkemizi değil, dünya genelini birtakım ekonomik sıkıntıların beklediği aşikardı. Nitekim öyle de oldu. Ancak Türkiye, döviz kurlarında yaşanan anormal artış ve para birimindeki büyük değer kaybı nedeniyle, ekonomik darboğaza tüm bileşenleriyle dahil olan ülkeler listesinde yer aldı. Avrupa coğrafyasına kıyasla alım gücümüzün çok daha fazla azalmasının en önemli sebeplerinden biri de A’dan Z’ye neredeyse her ürüne el insaf dedirtecek türden yapılan döviz kuru zamları değil miydi? Yine ülkemizdeki yüksek dolar kuru sebebiyle büyük tırmanışa geçen, bu da yetmezmiş gibi Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimiyle, brent petrol fiyatlarındaki artışa paralel olarak iyice zıvanadan çıkıp 20 lira bandını aşan akaryakıt fiyatlarından bahsetmiyorum bile. Hepsini bir kenara bırakalım. Hükümet, vatandaşın alım gücünün enflasyona karşı ezdirilmemesi adına asgari ücrete tarihin en büyük zammını yaptı. 2 bin 800 lira olan asgari ücret yüzde 50 artışla 4 bin 253 liraya yükseltildi. Buna rağmen henüz daha 4 ay geçmişken, yıl ortasında asgari ücrete ikinci bir zam beklentisi oluştu. Maalesef bu da enflasyon canavarının hala tüm heybetiyle karşımızda dikildiğini gösteriyor.

Toparlayacak olursak… Ekonomik anlamda çözmemiz gereken birçok önemli mesele var. Dolayısıyla köprünün randımanlı çalışması da, hatta bırakın köprüyü, herkesin ve her şeyin randımanlı çalışması da, ülkemizdeki ekonomik parametrelerin pozitif yönde değişmesine bağlıdır. Bu ivme yakalandığında gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Köprüyle taçlanan Çanakkale Boğazı’nda şu an için görünen ise feribot ulaşımının vatandaşın gözünde ve cebinde şimdilik hala birinci seçenek olduğudur.

Hepinize sağlıklı günler dilerim...

Yorum Yazın