Metin Koç

Metin Koç

Mail: [email protected]

Kazanan da aynı, kaybeden de!

Kazanan da aynı, kaybeden de!

Türkiye dün cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri için sandık başına gitti. Hemen hemen yüzde 90’ı bulan katılım, ülke demokrasisi adına önemliydi.

Şunu açıkça belirtelim, dünkü seçim, ekonomideki zorlu koşullar ve deprem felaketi göz önüne alındığında, buna bir de muhalefet cephesinin iktidara karşı tüm unsurlarıyla birleşip yekvücut biçime bürünmesi eklendiğinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 21 yıllık AK Parti iktidarı için en zor seçimdi.

Ve yine açıkça itiraf edelim ki, beklentilerin aksine, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de AK Parti, adeta dikenli tellerle örülü bu seçim sınavından başarıyla çıkmasını bildi.

Burada bir parantez açayım… Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmış olabilir ancak ilk turda Erdoğan’dan yüzde 5 gibi ciddi bir fark yiyen Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda 2,5 milyonluk oy farkını kapatıp, Erdoğan’ın önüne geçmesi imkansızdan da öte. Tahminim o ki Erdoğan ikinci turda Kılıçdaroğlu ile arasındaki oy farkını daha da açacaktır.

Öte yandan, AK Parti’nin ittifak ortağı MHP’nin, anket şirketlerinin iddialarının aksine 2018 seçimlerine kıyasla neredeyse hiçbir oy kaybı yaşamamış oluşu da Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğunu elde edişini perçinledi.

KILIÇDAROĞLU’NUN İNADI!

Şimdi gelelim, bir çuval inciri berbat eden Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’na…

Hepimiz biliyoruz ki, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener başından beri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşıydı. Ama sözüne itibar eden olmadı. Kurmaylarının ve manipülatif anket şirketlerinin dolduruşuna gelen Kılıçdaroğlu inatla, “Aday ben olacağım” dedi ve oldu. Sonuç ise ortada. Hatta bir adım ileri gideyim. Masadan kalkmasının ardından, muhalif basın ve sosyal medyada, yaygın tabirle adeta ‘linç ettirilerek’ geri dönmeye zorlanan Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun yanına monte etmeseydi Kılıçdaroğlu dün aldığı yüzde 44,89’luk oy oranının da altına kalırdı.

Diğer taraftan, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyen Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal’ı ciddiye almıyorum bile. Çünkü onların derdi Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın seçimi kazanması değil, CHP listelerinden partilerine milletvekilliği kontenjanı tırtıklamaktı. Nitekim amaçlarına ulaştılar. Dün akşamki seçim sonuçlarından da anlaşılacağı üzere seçmende hiçbir karşılığı olmayan bu isimler, Meclis’e kendi partilerinden yaklaşık 40 milletvekili soktu. Hakikaten büyük başarı (!)

Sözün özü, Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminin yapılacağı 28 Mayıs’ta değişen hiçbir şey olmayacaktır. İlk turu 5 puan farkla önde tamamlayan Recep Tayyip Erdoğan aradaki farkı daha da açarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu saf dışı bırakacaktır. Halihazırda meclis çoğunluğunu yine kazanamayan Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu ise Erdoğan karşısındaki, artık saymayı unuttuğumuz seçim hezimetlerine bir yenisini daha ekleyecek ve inadının kurbanı olacaktır.

Artık Kılıçdaroğlu’ndan beklenen, 28 Mayıs’ın ardından kendisine yakışanı yapması ve her iki cephede yaşanan seçim hezimetinin sorumluluğunu üstlenerek -ki tek sorumlu kendisidir- CHP Genel Başkanlığından istifa etmesidir.

CHP’den beklenen ise ivedilikle yenilenip, kendi kodlarına dönmesidir.

Hepinize sağlıklı günler dilerim…

(Not: Çanakkale özelindeki seçim sonuçlarına dair de diyeceklerim var elbet. O da yarınki yazının konusu olsun.)

 

Yorum Yazın