Konutlar değil, koltuklar depreme dayanıklı!
Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından dün de Hatay merkezli 6,4 ve 5,8’lik depremlerle sarsıldık. 6 Şubat’tan bu yana can kayıplarımız 40 bini geçti. Korkunç bir sayı bu. Öyle ki telaffuz ederken bile ürperiyoruz. Bizim dahi psikolojimiz bozulmuşken, içinde bulundukları zorlu koşullar yetmezmiş gibi bir de sürekli artçı şoklara maruz kalan deprem bölgesindeki insanların ruh hallerini düşünmek dahi istemiyorum.
Güneydoğuda binlerce bina depremlerde yerle bir oldu. Ağır hasar alan on binlerce bina daha yıkılacak. Yerlerine yenileri inşa edilecek. Şehirler adeta yeniden kurulacak. Ne yazık ki tüm bunlar, yitip giden 40 bin küsur canımızı geri getirmeyecek. 18 bin insanımızı kaybettiğimiz 1999 depreminden ders almadığımız, gerekli adımları atmadığımız, yahut ilgili mevzuat değişiklikleri yapıldığı halde denetimleri sıkı tutmadığımız için bu feci tabloyla karşı karşıya kaldık. Lafın kısası, bir kez daha yıkıldık!
Kahramanmaraş merkezli depremlerde, güneydoğu illerinde yıkılan eski binaların yanında, ‘depreme dayanıklı’ denilerek milyonlarca liraya satılan lüks rezidansların da yerle bir olup, binlerce insanımıza mezar olduğuna tanıklık ettik. Türkiye’nin tüm illerinde nispeten yeni binalarda ikamet edip, kendilerini bir nebze de olsa güvende hisseden vatandaşların kafalarında soru işaretleri oluştu. Yıkılan binalar gibi, güvenimiz de temelden sarsıldı.
Aradan geçen 15 günlük süreç sonrası geriye dönüp baktığımızda, yıkılan binaları, bir gecede yok olan hayatları, yarım kalan ve hepsi birbirinden acıklı hikayeleri, yakınlarının dirisinden vazgeçip ‘yeter ki bir mezarı olsun’ diyerek ölüsüne dahi razı olan depremzedeleri görüyoruz. Göremediğimiz tek şey ise, sorumluluğu üstüne alıp istifa eden yetkililer. On binlerce insan ölmüş, şehirler neredeyse haritadan silinmiş, mevzuatlar-denetimler hiçe sayılmış, her şey kılıfına uydurulmuş ama istifa eden tek bir yetkili dahi yok! Müteahhitler tutuklanıyor anladık da kimler bunlara göz yummuş kardeşim? Kimler bu olan bitene sessiz kalmış? Kimler bu kansızlara arka çıkmış? Bunları araştırıp soruşturmak yerine, varsa yoksa suçu birbirine atma, varsa yoksa aba altından sopa gösterme, varsa yoksa olan bitene karşı sesini yükseltenleri vatan haini ilan etme! Yüreğimiz soğumuyor anladınız mı? Depremleri “Allah’tan geldi”, “Kaderde varmış” diye açıkladığınız müddetçe yüreğimiz soğumuyor, hatta tam aksine öfkemiz daha da katlanıyor. Şayet orta çağda yaşasaydık, bu laflar etkili olurdu. Bilim ve teknoloji bu kadar geliştiği halde, bilim insanları avaz avaz bağırdığı halde, fay hatları, biriktirdikleri stres miktarları, harekete geçme süreleri kabak gibi göründüğü halde siz hala “Allah-Kitap” edebiyatı yaparsanız olmaz bu iş! Eğer illa işin işine kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i sokacaksanız şu ayetleri örnek alın:
- Ey iman edenler, bütün tedbirlerinizi alın. (Nisa/71)
- Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. (Bakara/195)
Birkaç hadisle de örnek verelim:
-Tedbir gibi akıllılık yoktur, günahlardan sakınmak gibi takvâ yoktur, güzel ahlâk gibi asalet yoktur. (İbn-i Mâce)
- Allah tedbir almakta aciz davranmayı kınar. Sen tedbirli ol! Buna rağmen bir işe gücün yetmezse; 'Hasbiyallahü ve ni'mel vekil' de." (Buhârî, Ebu Dâvud)
- Tedbir hayatın yarısıdır. (Deylemi)
Yaşandığı rivayet şu olayı da tedbirin ne kadar önemli olduğuna binaen aktaralım:
Enes b. Malik’in rivayet ettiğine göre: “Bir adam Peygamber Efendimize (SAS) “Ey Allah’ın Resulü! Devemi bağlayarak mı yoksa salıvererek mi Allah’a tevekkül edeyim?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (SAS) “Deveni bağla, sonra Allah’a güven ve dayan” diye cevapladı (Tirmizi Zühd, 2517).”.
Görüldüğü üzere, dinimizin de, kutsal kitabımızın da, Hazreti Peygamberimizin de ‘tedbir’ konusuna verdiği önem ortada. Esas problemimiz, bazı kesimlerin dinimizin öğretilerini kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlayıp, kullanmakta sakınca görmemeleri.
Sözün özü, on binlerce insanımızı yitirdiğimiz depremlerde konutlar yerle bir oluyor ama koltuklar sapasağlam yerinde duruyor. Tıpkı onlarca ihmalin, etkisini katbekat artırdığı diğer doğal afetler gibi!
Hepinize sağlıklı günler dilerim…
Yorum Yazın