“Küllerimizden doğacağız”
Bir ay arayla iki büyük yangın felaketi yaşadık.
İlki 16 Temmuz’da Kızılkeçili mevkiinde başlayan ve 2 bin 500 hektarlık alanı yok eden yangın.
Diğeri ise, 22 Ağustos’ta Kayadere köyü yakınında çıkan ve Kızılkeçili yangınına kıyasla neredeyse iki kat orman katliamına yol açıp, 4 bin 80 hektarlık alanı küle çeviren yangın.
Her iki yangında kaybettiğimiz alanın toplam büyüklüğü 6 bin 80 hektar, yani 60 bin dönüm.
Neresinden bakarsanız bakın korkunç bir kayıp bu!
Kızılkeçili yangınının yaralarını yeni yeni sarmaya başlamışken, çok daha büyük bir yangın felaketinin içinde bulduk kendimizi.
Şehrin merkezini çevreleyen dağların sırtlarında yükselen alevleri görmek korkuttu hepimizi.
Ekiplerin büyük kahramanlık içeren fedakârca çalışmaları sayesinde hiçbir vatandaşımız yangından zarar görmedi. Ancak ormanın gerçek ev sahibi olma vasfı taşıyan canlılarımız maalesef alevlerin arasında can verdi.
Üzgünüz, öfkeliyiz…
Üzgünüz; çünkü çok kısa sürede, verimli tarım arazilerinin de içinde bulunduğu 60 bin dönümlük ormanlık alanımızı kaybettik.
Öfkeliyiz; çünkü her seferinde gerekli uyarılar defalarca yapılmasına rağmen bu yangınlar insan hatası neticesinde çıkıyor.
Hani yetkililerimiz, “Allah bir daha böyle yangın yaşatmasın” şeklinde temennide bulunuyor ya, bence bu cümlenin doğrusu, “Kullar bir daha böyle yangın yaşatmasın” olmalı.
Elbette enseyi karartmayacağız.
Ele ele verip, birlik olup, küllerimizden doğacağız.
Yeter ki doğaya karşı korumacı davranalım.
Şu lanet sigara izmaritlerini söndüğüne emin olmadan çevreye rastgele atmayalım.
Cam şişeleri mutlaka ama mutlaka ormanlık alanlarda bırakmayalım.
Tarlada, arazide işe başlamadan önce bütün tedbirleri alalım.
Ne kadar tedbirli olursak, olası yangınların önüne o şekilde geçebiliriz.
Her işi de Allah’a bırakmayalım.
Zira Allah hepimize kullanalım diye akıl, fikir bağışlamış.
Aklımızı kullanalım, tedbirli olalım!
Hepinize sağlıklı günler dilerim…
Yorum Yazın