Yenmekten bıkmayan, yenilmeye doymayan
Seçim sürecini dün gece itibariyle geride bıraktık.
Cumhur İttifakı’nın 14 Mayıs’ta iktidarı kazanıp, meclis çoğunluğunu kazanmasının ardından, ittifakın adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52’lik oy oranıyla güven tazeledi ve ikinci turda yeniden cumhurbaşkanı seçildi.
Peşinen ifade etmek isterim ki; başta ekonomi olmak üzere, ülkenin olağanüstü sıkıntılı süreçlerden geçtiği bir dönemde, kitleleri peşinden sürükleyip, seçmenini konsolide etmek ve mevcut sorunları yine kendisinin çözeceğine inandırmak, üstelik bunu 20 yıllık kesintisiz iktidarın oluşturduğu metal yorgunluğuna rağmen yapmak bir siyasetçi için büyük başarıdır. Bu bakımdan, Erdoğan’ın hakkını en başta teslim edelim.
Yeni dönemde Erdoğan’dan öncelikli olarak beklenenler elbette ekonomik sorunların ivedilikle aşılması ve deprem bölgesindeki mağduriyetlerin giderilmesi olacaktır. Zira Erdoğan da, seçim öncesi katıldığı canlı yayınlarda, yeni kabinenin oluşturulmasını müteakip, ekonomik meseleler üzerinde mesai harcanacağı mesajını vermiş, deprem bölgesindeki afet konutlarının da 1 yıl içerisinde tamamlanacağı sözünü yinelemişti.
Hayırlı olsun diyelim ve bugün itibariyle içinde bulunduğumuz şartlar, sıkıntılı günlerin kapıda olduğu mesajını verse de, yeni dönemde atılacak doğru adımlarla içinde bulunduğumuz cendereden çıkabileceğimiz gerçeğini lütfen unutmayalım.
“TEK KAYBEDEN KILIÇDAROĞLU”
Şimdi gelelim seçimin kaybedeni olan Millet İttifakı’na…
Benim gözümde seçimin tek kaybedeni, inadının ve hırsının kurbanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; Atatürkçü gelenekten gelen partisini rotasından saptıran kurmaylarının ve kerameti kendinden menkul olmakla birlikte, tamamen menfaat odaklı hareket eden sözde anket şirketlerinin gazına gelip, başta ittifak ortağı Meral Akşener olmak üzere, seçimi kazanamayacağı gerekçesiyle cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıkan herkesi görmezden gelmiştir.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; sosyal medyadaki etkileşim gücünü, seçim kazanmanın kilit kriteri sanmıştır.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; ekonomilerdeki daralmayla birlikte, göçmenlerin göze batışını ve Avrupa’da yükselen milliyetçilik hareketini doğru okuyamamıştır. Farkına vardığında ise iş işten geçmiştir.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; siyasette 2+2’nin asla 4 etmediğini unutup, Halil İbrahim Sofrası adı altında uyumlu-uyumsuz, faydalı-faydasız ayırt etmeksizin neredeyse önüne gelen herkesi ittifaka dahil etmiş, ittifaktaki siyasi partilerin seçmen tabanının tamamen kendisine konsolide olacağı yanılgısına düşmüş, neredeyse her biri ayrı telden çalan ittifak liderleri arasında ‘Erdoğan nefreti’ dışında söylem birliği oluşturamamıştır.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu gibi muhafazakar siyaset geleneğinden gelen, farklı dünya görüşüne sahip, üstüne üstlük uğruna yıllarca mücadele ettikleri davaya sırf koltuk için sırt çeviren parti liderlerinin CHP seçmenini irrite edeceğini hesap etmemiştir. (Bıraksalar yüzde 0,5 oy bile alamayacak Gültekin Uysal’a değinmiyorum bile)
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi elinde iki güçlü muhtemel cumhurbaşkanı adayı varken, kendi adaylığında ısrar etmiş, doğru zamanda yanlış insan olmuştur.
* Tek kaybeden Kılıçdaroğlu’dur çünkü; 14 gün arayla iki seçim kaybetmiş, Erdoğan karşısındaki sayısız yenilgilerine yenilerini eklemiştir.
Bu liste böyle uzayıp gider… Çünkü tartışılıp, eleştirilecek çok fazla şey var. Zaman içerisinde hepsi konuşulur, masaya yatırılır elbet.
Seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından kameraların karşısına geçen Kılıçdaroğlu her ne kadar ‘buradayım ve görevimin başındayım’ mesajı verse de bu saatten sonra kendisinden beklenen ve şahsına yakışacak olan tek bir hamle var.
En kısa sürede kurultay kararı alıp, 13 yıldır başında olduğu ve yerinde saymaktan öteye geçiremediği CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmek!
Hepinize sağlıklı günler dilerim…
Yorum Yazın